Psikoloğa gitmek eskiden çoğunluğun bilmediği, ulaşmadığı ve bir kesimin çekindiği bir durumdu. Ancak çok hızlı bir şekilde psikolojiye ilgi arttı ve bir problem olduğunda psikoloğa gitmek gayet olağan bir durum haline geldi. Hatta psikoloji, kişisel gelişim gibi konularla ilgili bir trend patlaması başladı. Psikoloğa Ne Zaman Gidilmeli? sorusunu bu yazımızda sizler için yanıtlıyoruz.

Peki psikoloğa ne zaman gitmeli? Aslında psikoloğa hemen hemen her türlü ruhsal problem, kafa karışıklığı, kendini geliştirme ve hayatını daha iyi bir yere taşıma, tedavi olma veya sadece mutlu olmanın yollarını öğrenmek için de gidebilirsiniz. Eskiden sadece çocukluğa ve probleme dönük çalışılıyorken artık Pozitif Psikoloji dediğimiz mutluluk, yaşam kalitesini arttırmak üzerine çalışmalar artmaktadır. Hatta Yoga Felsefesinin, Mindfulness (Bilinçli Farkındalık) kısmının insan beyninde yarattığı değişimler ispatlandıkça Psikolojinin de bir dalı olmaya başlamıştır. Psikolojideki kapsam arttıkça psikoloğa gitme sebebi de daha fazla çeşitlilik gösterir. Çocuklarda davranış problemler, eşlerin tutarlı olmaması, geçinememesi, cinsellik, aldatma, aldatılma, bireysel problemler, yalnızlık, başarısızlık, kararsızlık, kendine güvensizlik, göç etme, depresyon, panik atak, kaygı, fobi, kısır döngüler, kendini tanıma, sınav kaygısı, kariyer seçimi, travma, ilişki çatışmaları, stres, mutlu olma isteği… gibi sayısız şikayetle psikoloğa başvurulabilir. Kişi buna bazen sezgisel olarak ihtiyaç duyar, seansa gelir ve neden geldiğini bilmediğini söyler ve birlikte araştırmak ister. Aslında duygusal anlamda bir karmaşa yaşıyordur ama adlandıramıyordur, bunun da zihnin henüz algılyamadığı bir sebebi olur. Çoğunluktaysa kişinin hayatını kısıtlayan, kendisi veya çevresi için zorlayıcı olan, nasıl yol alacağını bilemediği durumlar, döngüler veya semptomlar sebebiyle psikoloğa gidilebilir diyebiliriz.

Problemler ne kadar büyümeden gidilirse o kadar çabuk iyileşme olur, ne kadar bekletilir ise o kadar karmaşık ve muammalı bir hale gelir ve süreç de o kadar uzayabilir. Kişi seansa başladıktan sonra ne kadar düzenli giderse seans sayısı ve maliyeti o kadar düşer. Ne kadar arayı açar ve uzatırsa aslında seans sayısı, maliyeti ve yıllara uzanan bir süreci olur.
Kişi fayda görüp görmediğini hedefleri doğrultusunda ilerledikçe veya içinde oluşan iyi olma haliyle anlar. Psikolog ile ara ara seanslarda bu durum değerlendirilir. Eğer psikolog ve danışan terapinin fayda sağlamadığına inanırsa sebepler irdelenir, kaynağı psikoloğun uyguladığı tekniğin danışana uymadığı yönündeyse psikolog kişiyi başkasına yönlendirir.
Fayda sağlandığı ve amaca ulaşıldığı halde ve yeni bir hedef yoksa terapi sonlandırılır. Kişi hala devam etmek isterse sebebi incelenir. Gözden kaçan bir durum varsa tamamlanır yoksa kişinin terapi bağımlılığının oluşmasının önüne geçilir. İlişkiden yavaş ve güvenli şekilde uzaklaşması süreci tamamlanır.

Eğer kişinin yaşadığı problemleri uykusunu, iştahını, işini, ilişkilerini ciddi ölçülerde etkiliyor ve hayatının geri kalanına da zarar veriyorsa bir psikiyatristten ilaç desteği alarak terapiye devam etmesi sağlanır. Bazı kişiler terapiye ve prikolog seanslarına uygun olmaz, çok daha biyolojik, kimyasal, nörolojik sıkıntıları bulunur böyle bir durumda terapi uygulanmaz ve doğru bir doktora yönlendirme yapılır.

Psikoloğun kendi iletişim şekli, teknikleri ile gelen danışanın iletişim şekli ve alabileceği tekniklerin uyumlu olması avantaj sağlayabilir. Aslında sağlıklı ve profesyonel bir ilişkinin içerisinde kişi kendi yolculuğuna çıkarılır. Psikolog ona karışan değil onun yolunu bulmasını sağlayan, onun iç gücü ve yeterli becerisi olduğunu kişi henüz farkında olmasa da bilip açığa çıkmasının önünü açan ve ona göre ritmini ayarlayan bir rehberdir.

Teşekkürler,
Uzm. Psk. Selin Tabak